11 Mayıs 2013 Cumartesi

BİR ANNELER GÜNÜ YAZISI

Anneler günü, kadınlar günü, sevgililer günü, doğum günü, yıl dönümleri gibi birçok özel gün hep kadınlar için,  hep kadınların mutlu edilmesi için var.
Ben bir erkek olarak bu günlerin içinde en çok Anneler Gününe özen gösterir, en çok o günü önemserim. Çünkü kadını kadın yapan anneliktir, anne olabilme yeteneğidir.
En azından bugün, annenizi, çocuklarınızın annesi sevgili eşinizi, çevrenizde size annelik yapmış kadınları, bütün anneleri mutlu edin, değer verin onlara, sizin için değerli olduklarını hissettirin.
Mesele hediye falan değildir öyle. Sıcak bir kucaklama, samimi bir öpücük, sabah erkenden hazırlanmış bir kahvaltı, bir demet kır çiçeği yeter de artar bu günü yaşamak için.
Ne yaparsanız yapın, içten, yürekten, samimi yapın. Bunu karşınızdakine de hissettirin. Ve anneler mutlu olsun ki, biz erkekler de mutlu olalım, çocuklarımız da mutlu olsun. Herkes mutlu olsun.

YABANCI KELİMELERE TÜRKÇE KARŞILIK 2

İskonto..................................................................... indirim
İce-tea ......................................................................buzlu çay
Jenerasyon................................................................. nesil
Jenerik ......................................................................tanıtım müziği
Kalitatif .....................................................................niteleyici
Kamuflaj ...................................................................gizleme
Kantitatif ...................................................................niteleyici
Kongre .....................................................................kurultay
Konsensus ................................................................uzlaşma
Kredibilite ................................................................güvenilirlik
Kümülatif .................................................................katlanmış
Laptop..................................................................... dizüstü
Leasing .....................................................................kiralama
Likidite .....................................................................akıcılık
Literatür ...................................................................edebiyat
Mantalite ..................................................................zihniyet
Maraton ...................................................................uzun koşu
Metafor ....................................................................mecaz
Misyon .....................................................................görev
Monopol ..................................................................tekel
Montaj ......................................................................kurgu
Moratoryum ..............................................................borç erteleme
Motive etmek............................................................ isteklendirmek
Mönü ........................................................................yemek listesi

10 Mayıs 2013 Cuma

KADINLARIN YARATTIĞI ERKEKLER


Her şeye rağmen kadınsız yapamıyor, kadınlarla beraber  yaşamak istiyoruz biz erkekler, peki neden?
Anne, sevgili, eş bizi biz yapan bütün canlılar dişi. Erkeği erkek yapan, ona sihirli elleriyle dokunup şekil veren, olgunlaştıran, çekip çeviren hep onlar. Kadınsız bir erkek tam bir erkek değildir, tamamlanamamıştır.
 Ne zaman ki hayatına bir kadın girer, işte evrimleşme o zaman başlar.Ne zaman ki bir kadın, erkeğine el atmaya başlar, erkek, çocukluktan, hayali dünyadan, gerçek hayata geçiş yapar. Neler yapabileceğinin, yeteneklerinin farkına varır.
Zübeyde Hanım olmadan Mustafa Kemal’i, Mevhibe Hanım olmadan İsmet İnönü’yü, Hürrem Sultan olmadan Kanuni Sultan Süleyman’ı düşünebilir misiniz? Mecnun’u Mecnun yapan Leyla’dır, Kerem’i Kerem yapan Aslı… Var mı aksini iddia edebilen.
Hayatınızdaki kadınlara iyi bakın, mutlu edin ki, onlar da sizi gerçek size dönüştürebilsin. Onları sevin, sayın ki, size gerçek sevgiyi, gerçek aşkı öğretsinler, onlara değer verin ki ; güçlerinin farkına varıp, sizi yeniden yaratsınlar…
Peki biz bu başımızın tatlı belalarıyla nasıl geçineceğiz? Bunu da daha sonra ayrıntılarıyla anlatacağım J

8 Mayıs 2013 Çarşamba

MEKTUP & SMS


Teknoloji,  günümüz dünyasında bize,  her konuda müthiş kolaylıklar sağlamakta, her türlü bilgiyi anında bulabilme fırsatı vermektedir. Artık 21.yüzyılda teknolojiyi inkar etmek ve teknolojiyi kullanmaksızın bişeyler yapabilmek imkansız hala gelmiştir.
Bununla beraber teknolojinin gelişmesi nedeniyle yüzlerce yıl hasretleri dindiren, uzakları yakın eden mektuplar, kartpostallar ortadan kalkmıştır. Maalesef bu güzel alışkanlıklarımız da artık tarih sahnesinde yerini almıştır.
Teknolojinin hangi özelliği, bir mektuptaki sıcaklığı, samimiyeti, hasreti ve özlemi yansıtabilir. Günlerce sabırla beklenilen samimi ve kalıcı mektupların yerini bugün ışık hızıyla alıcısına ulaşan kısa mesajlar(SMS), e-postalar almıştır.
Mektup yazan kişi saatlerce düşünür, en güzel el yazısıyla, en temiz kağıdına , en içten duygularını, hasretiyle, özlemiyle beraber yazar usanmaksızın. Belki de bir ömür saklanacağını bilir yazısının ve o duyguyla yazar. Ve aynı heyecanla bekler cevabı.
Kısa mesaj (SMS) ise mektubun aksine özensiz, aceleyle, duygulardan uzak bir dille -hatta artık ünlü harflerden bile uzak- yazılır ve kontrol etme ihtiyacı hissedilmeden gönderilir alıcıya, kimi zaman da yanlış alıcıya. Cevap için bekleme ihtiyacı dahi hissedilmez, anında gelir cevap.
Bugüne kadar yazmadıysanız kimseye eğer, mutlaka bir sevdiğinize yazın bir mektup ve yaşayın anlattıklarımı, o heyecanı ,o duygu yoğunluğunu, mutlaka ama mutlaka en azından bir kişiye yazın, bunu hak eden biri olmalı…
Hem teknoloji, hem bizi biz yapan değerlerimiz, kültürel özelliklerimiz, geleneklerimiz…


7 Mayıs 2013 Salı

ESKİ HIDIRELLEZ KUTLAMALARI

Hızır ve İlyas peygamberlerin buluştukları gün olarak kabul edilen Hıdırellez günü, 5 Mayıs gecesini 6 Mayıs gününe bağlayan gece kutlanırdı eski mahallelerde. Bir hafta önceden lastikler toplanmaya başlanır, mahallenin gençleri o gece için birbirleriyle sözleşir, büyük küçük herkes o gece gül ağacının altına ne resmi yapacağını düşünürdü. İnanılırdı ki, kim ne resmi yaparsa gül ağacının altına, Hızır peygamber onu gerçekleştirir. Ev isteyen güzel bir ev resmi, araba isteyen en afillisinden bir araba resmi, çocuklar daha ziyade bisiklet resmi çizerdi. Ve beklerlerdi bir yıl boyunca dilekleri gerçekleşsin diye. Hava kararmaya başladı mı, lastikler sokakların orta yerine çıkarılır, üst üste koyulur, ve gözü kara gençlerden biri ateşi yakardı. Ve ilk olarak kendi atlardı yanan lastiklerin üzerinden. Bütün mahalle, kadın erkek, genç yaşlı herkes atlardı, lastiklerin üzerinden, dilek de tutarlardı atlarlerken. Ve sıra gelirdi eğlenmeye, darbuka çalmayı bilen biri- mutlaka olurdu her mahallede- başlardı darbukasıyla çalmaya, o çaldıkça bütün mahalle kendinden geçer, neşeyle oynarlardı sabaha kadar, şarkılar söylenirdi hep bir ağızdan. Ne bir kavga olurdu, ne gürültü, ne yan gözle bakan olurdu komşu kızına, herkes kardeşçesine...
İşte böyleydi eski mahallelerde yaşam, işte böyleydi hıdırellez. Ne bilgisayarımız vardı evde, ne akıllı telefonumuz elimizde. Ama muhabbettin, paylaşımın, eğlencenin tadı da bir başkaydı. Çok başka.....

6 Mayıs 2013 Pazartesi

YABANCI KELİMELERE TÜRKÇE KARŞILIK

Angaje olmak ........................bağlanmak
Animasyon.......................... .canlandırma
Antre....................................giriş
Aroma .................................hoş koku
Asist....................................yardım
Asparagas............................şişirme haber
Background..........................geçmiş
Bestseller.............................çok satar
Bilboard...............................duyuyu tahtası
Brifing.................................bilgilendirme
By-pass................................damar aktarma
Charter.................................dolmuş uçak
Defansif...............................savunmaya dayalı
Dejenerasyon........................yozlaşma
Dekoder...............................çözücü
Departman............................bölüm
Dizayn..................................tasarım
Dublaj...................................seslendirme
Ekarte etmek.........................saf dışı bırakmak
Ekoloji..................................çevre bilimi
Ekstre..................................özet
Misyon................................sürüm
Entegre................................bütünleşmiş
First lady..............................baş hanımefendi
Fizibilite................................uygulanabilirlik
Fundamentalist......................köktendinci
Global...................................küresel
Handikap...............................engel
Hijyenik.................................sağlığa uygun

DEVAM EDECEK :)

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Savaşmadan Kazanmak (Josef KIRSCHNER)


Savaşmadan kazanmanın bir takım kurallarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz ;

-Rakibini yenmek istiyorsan, önce kendini yenmelisin.
-Savaşı kazanmak için her zaman mutlaka bir alternatifin bulunmalıdır.
-Oyunda kendinizin hakemliğini yine kendiniz üstlenmelisiniz.
-Yenilgiye mazeret aramamalısın.
-Oyunda hangi kuralları kullanırsan kullan sadece tek şansın olduğunu unutmamalısın.
-Zafer kazananların bile yenilebileceği unutulmamalıdır. Yenilgiler korkutmamalı, aksine motive ettirici unsur olarak görülmelidir. Galip gelmenin önemli üç saldırı unsuru: savaşma gücü, kazanma iradesi ve yeterli yedek kuvvetlerdir. Yukarıda açıklanmış olan beş kuraldan anlaşılacağı gibi hayatımız koskoca bir oyundan ibarettir. Bizler de bu oyunun birer parçası olduğumuzu unutmamalıyız.
"Savaşmadan kazanmak'' demek, tehdit ve yaptırım oklarına hedef tahtası olmamak demektir.
"Savaşmadan kazanmak" demek, hedef tahtasından uzaklaşıp; zehirli okların boşluğa doğru uçmasını sağlamak demektir.
Çoğumuz, yüksek sesle konuşarak kendimizi fark ettireceğimizi zannederiz, ancak yüksek sesle konuşmakla kazanmanın hiçbir ilgisi yoktur. Kazanmak için zafer anı gelinceye kadar sessizliği korumak, zafer anı gelince de harekete geçmek gerekir.
Her bireyin elde etmesi gereken önemli zaferleri aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
1. "Mutlaka kazanmalıyım" düşüncesini yenin; bunun için iç disiplin anlayışı içerisinde bulunulmalı; her oyuncu kendi şahsına uyum gösterecek doğru zaman, yer ve koşullar yakaladıktan sonra harekete geçmelidir.
2. Kendinize güvenmeyi öğrenin: Hayatları boyunca diğer insanları aşağılayan, kendini yüceltmeye çalışan insanlar vardır. Birçokları bozguna uğradıklarında kolaya kaçar. Güç kazanıp kendilerini geliştirmektense , göstermelik ve sahte başarılara sığınırlar. Amaçları çevredekilerine , yenilmediklerini ispat etmektir. Yaşadığımız dünyada bir şeyleri değiştirmek istiyorsak önce kendi kişiliğimizde bazı şeyleri değiştirmeyi başarmalıyız. Bu da başaracağım inancıyla başlar.
3. "Suç işle; af dile " prensibine boyun eğmeyin : "Önce günahı işle; sonra af dile" felsefesini benimseyenler, kaybedecekleri önceden belli olan bir savaşa atılmış olurlar.
4. "Olabilecek en kötü şey" korkusunu yenin : Başına gelebilecek en kötü olayı korkuyla bekleyerek yaşayan bir kimse, bu korkusunu yenmeyi başardığı takdirde, hiçbir şey onu korkutamayacaktır. Savaşmadan kazanmak bir anlamda ölümle dost olmak demektir.
Savaşmadan kazanmak için; ya çevreye uyum sağlayacak şekilde kendinizi hazırlarsınız ya da başkalarının yapılarını, değer yargılarını boş verir; kendi kendinizi keşfetmeye çalışırsınız. Hayatınızın geri kalanında size en çok zevk vereceklerle uğraşırsınız.
Sonuç olarak kendimize ulaşan yolu takip ederken, hayatımıza anlam katacak olan potansiyel güçleri araştırmalıyız.